10097,64%-0,01
34,86% 0,08
36,67% -0,11
3022,43% 0,25
4864,29% 0,55
"ÖNEMLİ OLAN GİDİP OLAYI YERİNDE BİZZAT YAŞAMAKTIR” AHMET ÇİLECİ
Merhabalar,
Basın bir ilçenin enformasyon yani bilgi kaynağıdır. Bilginin depolandığı ve bilgi almak isteyenlerin başvurabileceği bir yerdir. Kısacası bir ilçenin sahip olduğu değerler toplamıdır. Bu değerlerin birer vizyonlara dönüşmesinde çok önemli birer görevleri de bulunmaktadır. İlçemizdeki bu mesleğin duayenlerinden Gazeteci Sn.Ahmet Çileci’nin haberini “Bizi bilen bilir bilmeyenlere selam olsun” başlıklı yazımızla birlikte görüşlerinize sunuyoruz.
Nerede gözlerini dünyaya açmıştı?
Kırım Türklerinden olan ve yetim büyüyen babası rahmetli Muharrem Çileci Hendek ilçemize yerleşmişlerdi. Fötr şapka kalıpları ve şemsiye tamiriyle ilgili kendi işyerinde esnaflık yapıyordu. Annesi rahmetli Fatma Çileci’de Tekel kurumunda çalışmaktaydı. Gazeteci Ahmet Çileci bu 6 çocuklu ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Kendi doğum hikayesini “Annem erken doğum için ambulansla Adapazarı Devlet Hastanesine götürülürken eski Sakarya Köprüsü üzerinde ambulansın içinde 7 aylık olarak erken doğmuşum. İsmimi de doğumu yaptıran doktor “Ahmet” olarak vermiş” olarak böyle anlatırken gözleri dolmuştu.
Annesini hala nasıl hatırlıyordu?
Ahmet Çileci ana gibi yar olmaz sözünde olduğu gibi duygulanmıştı. Uzaklara bakarcasına eski anılara dönmüştü. Bana bakarak duygulandım şimdi dedi. Annemle ilgili anılarım gözlerimin önüne geldi dedi ve gözleri dolu bir şekilde “Annemi hatırladığım en güzel anım; askerden dönmüştüm. Eskiden E5 bölünmüş yol değildi.
Kenarlarında dereler akardı. Annem orada koyunlarını otlatıyordu. Annemin o hali bir fotoğraf karesi gibi gözlerimin önünden hiç gitmiyor. Annemi hep o haliyle hatırlıyorum” olarak içindeki anne özlemini böyle anlatmaya çalışmıştı.
İlkokulu 4.sınıfa kadar Cumhuriyet ilkokulunda 5. Sınıfı ise Ziya Gökalp ilkokulunda tamamladı. Ortaokulu Hendek ortaokulu ve liseyide Hendek lisesinde bitirdi
ve daha sonrada babasının yanında iş hayatına başladı.
Şehit Ali Gaffar Okkan ona neyi söyleyememişti?
Askerlik görevini İzmir Bornova Hacılarkırı’nda eğitim çavuşu olarak yaptı. Askerlik döneminde yaşadığı bir olaysa onun hayatında unutamayacağı çok acı bir iz bırakmıştı. Çünkü annesi vefat etmiş ve bir kez olsun onu göremeden ve ona sarılamadan toprağa verilmişti. Yüreğinde taşıdığı bir sancı gibi o günü hiç unutamıyordu.
O günleri şöyle anlatıyordu; İzinden yeni dönmüştüm. 15 gün sonra nizamiyeden çağrıldım. Çok hatırlamıyorum günlerden ya cuma yada cumartesiydi. Şehit Ali Gaffar Okkan gelmişti. O dönemde ilk görev yeri olan İzmir Alsancak’da tek yıldızlı Komiser olarak ekipler amiriydi. Abim telgraf çekmiş. “Ahmet’e haber vermeyebilirler. Sen ilet" demiş.15-20 dakika kadar lafladık. Sonra “Ahmet seni memlekete göndereyim. İstermisin? dedi. Bende “Daha yeni geldim. Gidip de ne yapacağım. Askerlik yaparak biter” dedim. Sonra Gaffar abi gitti. Bana annemin öldüğünü o gün söyleyememişti.
Komutanı acı haberi nasıl vermişti?
Pazartesi günü eğitim alanında içtimadan sonra bölük komutanı Üzeyir Mendi beni odasına çağırdı. Selam ve tekmil verdim. Beni emretmişsiniz buyur komutanım dedim. Bana lafı dolaştırmadan direkt olarak “Oğlum Allah sabırlar versin. Anneni kaybetmişsin” dedi. Benim o anda sanki kafamdan aşağıya kaynar sular dökülmüş gibiydi. Üzeyir Komutan “Paran var mı?” diye sordu bana. "Bende “yok” dedim. Bana para verdi. Şoförünü çağırdı ve Ahmet’i terminale bırak dedi. O zamanlarda her saat otobüs yoktu. Akşamdan bindim otobüse ve Salı sabahı Hendek’e geldim. Annemin cenazesine bu şekilde kavuşamadım" olarak o günkü duygularını hüzünlü bir ses tonuyla böyle anlatmıştı.
Bir Türk Milliyetçisi Abisi Ziya Çileci'nin hayatındaki etkileri neler olmuştu?
Askerlik görevimden sonra baba mesleğime devam ettim. Yazın çok şemsiye tamiri olmadığı için çilingirlik işini de yapıyordum. Abim Ziya Çileci Hendek Ülkü Ocakları Başkanlığı yapmıştı. Bende o değerlerle yetiştim. Çünkü abimin benim üzerimde hem etkisi ve hemde emeği çok olmuştur. Abim o zamanlarda şu anki Rasim Paşa Kültür Merkezinin olduğu yerde Yeni Sinema kışlık salonunda ve Köprübaşı mahallesindeki Şelale Çay Bahçesinin bitişiğindeki kahvehanede Ayran Şöleni adı altında geceler düzenlerdi.
Benim hayatımdaki üzücü olaylardan biride abimin karşı gruptakilerden olan o dönem Hendek Lisesinin bahçesinde öğretmen Salman Kaya tarafından kurşunlanmasıydı. Onun küçüğü olan Cemal Abim aynı zamanda Adapazarı’nda serigraf işi yapıyordu. Bende bu işi ondan öğrenmiştim.
İlk gazetesini nasıl çıkarmıştı?
Ayrıca bizler ailece gazete okumaya çok meraklıydık. Bizim evimize her gün Tercüman gazetesi gelirdi. Bende gazetedeki köşe yazıları dahil hepsini okurdum. Bir gün Ziya abim bana “ Ahmet Hendek’te bir gazete çıkar” dedi. 1 mayıs 2002'de ilk gazetemi böylece çıkarmış oldum. İlk zamanlarda aylık tabidolt olarak yani siyah beyaz olarak çıkarıyordum. Daha sonra ofset olarak yani renkli baskı olarak çıkarmaya başladım. Bir müddet sonrada baskı makinemi de aldım. Kendi gazetemi kendim bastım.
İlerleyen süreçte reklam sektöründe çalıştığımdan dolayı büyük bir baskı makinesi aldım. Eski baskı makinemi Adapazarı’ndaki matbaacılara işlerinde kullansınlar diye hurda fiyatına vereceğimi söyledim. Bir alıcı çıkmadı. Bir matbacı aynı makineden kendisinde olduğu için işe yarar parçalarını aldı. Geri kalanını da köprübaşındaki hurdacıya 5.500 TL’ye sattım. Burada aşağıda sadece kompresör motoru durmaktadır.
O zamanlarda Hendek Belediyesi basın sorumlusu Hasan Akduman aynı zamanda Hürriyet gazetesinin Hendek temsilcisiydi. Belediye Başkanı Ali İnci zamanında Hendek Belediye Gazetesi çıkardı. 9 ay kadar gazete çıktı ve daha sonra kapandı.
Ne öğrendiysem AA muhabirliği dönemimde öğrendim. Anadolu Ajansı muhabirlik yılları nasıl geçmişti?
Bu süreçte aynı zamanda AA ajansının 11 yıl Sakarya/ Hendek muhabirliğini yaptım. AA ajansı muhabirliği yaptığım zamanlarda iki güzel anımı da paylaşmak istiyorum. İlk anım şöyleydi; İstanbul’dan hasta taşıyan bir helikopter Bolu / Kıbrısçık’ da düşmüştü. Ben aynı zamanda TRAC amatör telsizciler derneği Hendek başkanıydım. TRAC genel başkanıyla orada buluştuk. Olay mahalline gittiğimizde yerde büyük tomruk evler vardı. Nasuh Mahruki, gazeteciler ve büyük bir kalabalık çoban ateşi etrafında oturuyorlardı. Helikopteri ise Bolu Komanda Tugayından gelen personel arıyorlardı. Sabah gün ışırken bulundu haberi gelmişti. Fakat ne yazık ki ertesi gün çıkan tüm ulusal gazetelerde haber, ambulans helikopterin Nasuh Maruki ve arkadaşlarınca bulunduğu şeklinde çıkmıştı.
İkinci anımsa böyleydi; Hendek Kaymakamı Mustafa Ayhan zamanında deprem yıldönümü dolayısıyla Muammer Sencer Caddesinde bir Fotoğraf Sergisi açılmıştı. Program sonlandı ve ben oradan ayrıldım. 10 dakika sonra Ali Başkan beni telefonla aradı. Çoşkunlar havai Fişek fabrikasında patlama olduğunu, kendisinin Kaymakam Mustafa Ayhan’la gideceğini ve isterse benide götüreceğini söyledi.
Bu benim için bir AA ajansı muhabiri olarak bulunmaz bir fırsattı. Beni de yanlarına alarak olay yerine gittik. Fabrikada 2 adet nizamiye yani giriş kapısı vardı. Özel mülkiyet olduğu içinde izin verilmesi yasaktı. Nitekim gittiğimizde 1.nizamiye kapısı önü Sakarya basın temsilcileri tarafından neredeyse istila edilmişti. Güvenlik kimseyi içeriye almıyordu. Ben makam aracında olduğum için içeriye girme fırsatım oldu. 2. Nizamiyeden de geçip idari bina önünde araçtan indik.
450 tl ödül aldım
Mevcut binaların camları kırık ve çatıların patlamış olduğunu gördüm. Hendek Jandarmada o zamanda olay yeri incelemedeki Hüseyin astsubay olay yerindeydi. Bana “Nöbetçi kulübesini geç arka bina içinde cesetler var” dedi. Ben oraya doğru gittiğimde güvenlik ”oraya giremezsiniz” diye bana seslendi. Hüseyin astsubay güvenliğe dönüp “ o bizden biri” dedi. Güvenlik personelide bizi jandarma personeli sanmıştı. Ben arka binaya geçtim. Patlamada hayatını kaybedenlerin fotoğraflarını ve videolarını çektim. Olay yerine gitmeden öncede AA ajansı Sakarya şube müdürü İbrahim Uyar’a bilgi vermiştim. Beni aradı “usta haberi geçtik. Fotoğraf ve videoları bekliyoruz” dedi. Ben hemen makinadaki hafıza kartını tedbir amaçlı çıkartıp sakladım. Güvenlik çıkışta makinemi alabilirdi. Koşa koşa nizamiyeye geldim.
Orada gazetemin sitesini de kuran merhum Muhsin Certel tel örgünün arkasında bekliyordu. Onunla birlikte şubeye geldik ve haberler bu şekilde geçilmiş oldu. Ertesi gün çıkan tüm ulusal gazete ve haberlerdeki fotoğraflar AA logosu ve Ahmet Çileci adıyla servis edilmişti. Bu haberden ötürü bana 450 TL ödül vermişlerdi.
Gazeteciliği nasıl tarif ediyor? “Cenaze bekler haber beklemez”
Benim gazetecilikte düsturum “ Cenaze bekler, haber beklemez” dir. Çünkü AA ajansından ben bunu öğrenmiştim. Gazetecilik; Okuyucuya ivedilikle en doğru haberi sunmaktır. Ama çok zahmetli ve meşakatli bir iştir. Zaman mevhumu yoktur. Beni gece saat 3’te ararlar bende giderdim. Çünkü önemli olan “gidip olayı yerinde bizzat yaşamaktır”.
Gazeteciler ilçemizde dengeleri çok iyi kurmak zorundadırlar. Çünkü burası küçük bir ilçedir büyük bir şehir değildir. Önce kendine saygı duymalıdır. Sonra mesleğe saygı duyması gerekir. Ayrıca gazetecilik çok güzel bir meslektir. Ama ne kiliseye nede camiye yaranabilirsin. Bununda bilincinde hareket edilmelidir. Çünkü bir gazeteci kendini kamuya adamıştır. Yani bir tetikçi gibi davranmamalıdır.
Gazetecinin özel zamanı yoktur. Bayramda evde misafirler varken arardılar. Bende olay yerlerine çok gitmişimdir. Evet yoruluyordum. Ama o gazeteyi elime aldığım zaman da bütün yorgunluğum bitiyordu.
Neden arşive çok önem veriyor? Çünkü gazete demek ARŞİV demektir…
Bunun yanında gazetecilerin iyi bir arşivi olmalıdır. Ben hem kendi gazetelerimi hem de ilçemizde yayınlanan tüm gazetelerin arşivlerini de kendi arşivimde bulundurmaktayım. Bunun ilçemiz basın kültürü oluşumunda çok önemli olduğunu düşünmekteyim. Diğer gazetecilerinde aynı şekilde yapmalarını onlara tavsiye ediyorum.
Yaşadığı zorluklar oldu mu?
Gazetecilik aynı zamanda zorluklarıda olan bir meslektir. İnandığın yolda cesurca gitmeyi de gerektirmektedir. 2004 yılında işyerimiz kurşunlanmıştı. Failleri de hala bulunamadı.
Son olarak da “basın bir gün herkese lazım olacaktır”. Kendini gazeteci sayan kişinin önce kendisine sonra mesleğine saygı duyması işin başında gelmeli. Basına saygı duyulması için en başta gazetecilerinde birbirlerine saygı duymaları gerekir.
Bizlerde bir şeyler söylemek istedik. Şöyle ki;
İlçemiz neredeyse eğitimsizler ve yoksullar şehri olmaktadır. Çünkü hem nitelikli okullar bulunmamakta hem de kültür ve sanat faaliyetleri yapılmamaktadır. Bunun sonucunda ilçemizden tersine göç yani eğitimli ve kültürlü insanların göçü hızla artmaktadır. Bu durumun ilçemizin bir çok alanda gelişmesinin önündeki engellerden biri olduğunu düşünmekteyiz. Çünkü farkı yaratan insanlardır. Ama bilgili ve kültürlü insanlardır.
İşte burada gazetecilere çok önemli görevler düşmektedir. Çünkü gazeteciler bir ilçenin enformasyon yani bilgi kaynağıdır. Kısacası bir ilçenin sahip olduğu değerler toplamıdır. Bu değerlerin birer vizyonlara dönüşmesinde çok önemli birer görevleri de bulunmaktadır.
Bizlerde naçizane olarak Sn.Ahmet Çileci'yi 2024 yılı Yılın Gazetecisi Ödülü ile takdir etmiştik. Sn.Ahmet Çileci gibi tüm gazetecilerimiz ilçemizin birer değerleridir ve gereken takdirler ve değerlerde bir saygı ölçüsünde kendilerine verilmelidir diyoruz.
Saygılarımızla
Arş.Yaz.Mak.Yük.Müh.Kayhan Şafak