Tarih: 09.04.2023 20:25

YAVUZ AĞIRALİOĞLU KİMDİR?

Facebook Twitter Linked-in

DİKKAT; OKUDUKÇA ŞOK OLABİLİRSİNİZ!

Dünkü yazımda, 'Türk Milliyetçisiyim' diye yeri göğü inleten Yavuz Ağıralioğlu'nun aslında Rum asıllı bir Türk vatandaşı olduğunu ortaya koyan; çok latif, edepli ve nezaket sınırları içinde bir yazı yazdım...

Öyle ki; Ağıralioğlu'na; 'yahu sen bize Türk milliyetçiliği ahkamı kesiyorsun; ama kendin Türk bile değilmişsin' demeden yaptım bunu...

Kürsülere masalara yumruğunu vurup, 'herkes haddini bilecek' diye naralar atacak kadar kırıcı ve tehditkar dille konuşan birinin aslını astarını; adeta parmaklarımın ucuna basarak; kimse kırılmasın diye özen göstererek yazdım...

Bir baktık; Ağıralioğlu'nu tanrılaştıranlar şaşırmış kırılmış...

Bir açıdan kırılmakta da, şaşırmakta da haklılar...

Ama bana değil; Ağıralioğlu'na kırılmaları gerekirdi..

Sonuçta onları ben yanıltmadım...

Ağıralioğlu, 'herkes haddini bilecek; kimse bize ülkücülük, Türk Milliyetçiliği dersi veremez' gibi büyük ve had bildirerek konuşmasa..; onun yerine sözlerine, 'ben de Rum asıllı bir vatandaş olarak...' diye başlasa; bugün bunlar konuşulmuyor; konuşulsa da şaşırtmıyor olurdu...

Sonra benim oraya yazdıklarım; Ağıralioğlu'nun köylüleri tarafından köylerini tanıtan siteden alındı...

İnternette açık kaynak bilgiler bunlar...

Köylüler kendi kimliklerine bağlı; utanmıyor ve açık yüreklilikle ifade ediyorlar...

Onlar bunu gururla söylerken; siz ne utanmış ayağına yatıyorsunuz anlamadım ki?

Rum olmak neden utanılacak bir şey olsun?

Siz sorgulayacaksanız; şu iki soru; veya iki sorudan birinin cevabını aramanız gerekir...

Onlardan biri; 'bu ülkede birileri neden kimliklerini gizlemek zorunda bırakılıyor?' sorusu...

Diğeri ise; 'Ağıralioğlu etnik kimliğini neden gizledi; ve bu kimliğinin tam tersine başka bir milletin milliyetçiliği üzerinden, o milletin mensuplarına yer yer had bildirmeye varan dille, neden ahkam kesmeye, ayar vermeye kalktı?' sorusudur...

'Bilmem şu Alevi; bilmem şu Sabataycı, bilmem şu falanca küresel tarikatın ajanı, falanca mason' gibi; çoğu da aslı astarı olmayan listeler yayınlayanları nefessiz okuyan... Hatta ne çabuk bitti der gibi dibini sıyıranlara ne oldu yahu?

HDP eşittir PKK diyerek; HDP'ye oy veren 8 10 milyonu rencide edenlere ne oldu böyle?

Bu kadar kalın kalın konuşup yazıp; bu kadar ince bir yazıdan incinmek oluyor mu?

Bu şahsın kimi Arapça, kimi farsça, kimi Osmanlıca kelimelerle süslediği; ama Rumcayı asla kullanmadığı bir çok cümlesi, insanları bölen öğeler içeriyordu; nasıl fark etmediniz...?

Mesela, Cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemek için canlı yayında 'Kılıçdaroğlu kazanamaz' dedi...

Sonra tepkiler gelince; ertesi gün, 'kazanamaz demedim; kazanamaz endişemiz var. Nedeni de sağın oy verme davranışındaki isteksizliktir' dedim diye konuştu...

'Hangi çağdayız; sağ sol diye milleti nasıl bölüyorsun sen?' diyen olmadı...

Devamında ne diyordu; Sağ, muhafazakar sağ; mukaddesatçı sağ; camiye girdiği zaman refleks olarak safın soluna durmaz ki; oranın sevabı biraz azdır diye...

Bu nasıl bir ağızdı yahu; din üzerinden, namaz ve cami üzerinden insanları sağ sol diye bölen; milyonları bu şekilde rencide eden o sözleri içinize nasıl sindirdiniz?

O gün Yavuz Ağıralioğlu'na had bildiremediniz de; benim gayet nezaket ve özenle yazdığım gerçeklere mi sarıyorsunuz?

Almış ağzına HDP'yi; HDP üzerinden, ülkenin HDP'ye oy veren yüzde on gibi milyonlarla ifade edilen kitlesini ötekileştiriyor...

Neymiş HDP eşittir PKK imiş...

Eee; bu ne demek?

HDP'ye oy verenlere de PKK'lı demek değil mi...?

Bu 8 10 milyonu rencide etmek, bölüp atmaya çalışmak değil mi?

Bu nasıl bir kırıcı, bölücü, rencide edici dildir yahu?

Sonra ne oldu?

Çıkışları ile Kılıçdaroğlu'nun adaylığını engelleyemeyince de; 'bu kez bize pusu kurdular, HDP ile görüştüler' diye bastı yaygarayı...

Neden?

Çünkü; artık Kılıçdaroğlu kazanamaz diyemiyor.. Herkesin de gördüğü gibi net kazanmaya doğru ilerliyor...

Şimdi ki savunma bize pusu kurdular...

Yerseniz...

Ben Ağıralioğlu'nun muhalefet bloğunun içinde bir Truva atı olduğunu tam 4 yıl önce yazdım...

Çelişkilerini ve hatalarını bir çok kez eleştirdim...

Meral hanım ve diğer bir çok partilinin de bunun böyle olduğunu görüp; önlem almaya çalıştığını da defalarca hissettik...

Ağıralioğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi Karadenizlidir...

Hani şu Türkiye siyaseti ve bürokrasisine çöreklenen iki il...

Biri Trabzonlu, diğeri Rizeli...

Bu arada; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Rize'nin Güneysu ilçesi Dumankaya köyü nüfusuna kayıtlı olduğu..

Dumankaya köyünün eski ismi Pulihoz olduğu... ve bu köyün de eski bir Rum köyü olduğu açık kaynaklarda yer almaktadır..

Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kütüğü de, Yavuz Ağaıralioğlu gibi eski bir Rum köyüne kayıtlı çıkıyor...

Burada, 'acaba Ağıralioğlu ve Erdoğan arasında bir hemşericilik dayanışması mı var?' diye sormak lazım belki de...

Bildiğiniz gibi Erdoğan'ın, Necmettin Bilal Erdoğan ve Ahmet Burak Erdoğan isimli iki oğlu; ve Esra ile Sümeyye isimli iki de kızı var...

Oğlu Bilal Erdoğan, Reyhan Uzuner ile evlendirilmiş...

Reyhan hanımın nereli olduğuna dair açık kaynaklardan bir bilgiye ulaşamadım...

Ahmet Burak Erdoğan ise Sema Ketenci ile evlendirilmiş...

Açık kaynaklarda köy bilgisine ulaşamasam da, Sema Ketenci'ninde aslen Rizeli olduğu görülüyor...

Kızı Esra Erdoğan, Berat Albayrak ile evlendirilmiş...

Albayrak'ta Trabzon'un Dernekpazarı ilçesi Yenice köyünden...

Yenice köyünün eski adı açık kaynaklarda Mardadas veya Mardataya olarak geçiyor; ve bu köy de yine bir Rum köyü...

Diğer kızı Sümeyye ise, Selçuk Bayraktar ile evlendirilmiş...

Selçuk Bayraktar da, Trabzon'un manastırı ile meşhur Sümene ilçesinin Çamburnu köyü nüfusuna kayıtlı...

Ne rastlantı ki; açık kaynaklardaki bilgilere göre; Çamburnu'da bir Rum köyüdür ve eski ismi Sargona'dır...

Siz ne hissettiniz bilemem; ama ben, Erdoğan kız alıp kız verirken memleketi Rize'nin dışına çıkmış; fakat sanki belli bir kriterin dışına çıkmamış gibi bir izlenim edindim...

Türkiye siyasetinde de, üst düzey bürokraside de bir Karadenizli hegemonyası dikkat çekmeyecek gibi değil...

Ama nasıl bir Karadenizli; orası da dikkat çekici...

Mesela Tokat'ta bir Karadeniz kenti; ama Tokat'ın esamesini okuyamazsınız...

Amasya hakeza...

Çorum yine öyle...

Samsun öyle...

Zonguldak öyle...

Bu Karadeniz hegemonyası dediğimiz şey, sadece ve sadece Rize ve Trabzon ağırlıklıdır...

Mesela İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da Trabzonludur...

Açık kaynak bilgilerine göre; Soylu'nun köyü Çamlı'nın eski adı Anaso'dur ve bir Rum köyüdür...

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank Trabzon'un Of ilçesindendir...

Köyüne ulaşamadım; ama ulaşsam da şaşırmayacakmışım gibi geliyor...

Neyse; örnekleri daha uzatmayalım; bu iki şehir ve çevresinden, cemaatlerin şeyhlerinden bürokratlara; siyasetçilerden, büyük ihaleleri alan şirketlerin sahiplerine kadar Türkiye'nin kritik noktalarına hakim daha yüzlerce belki binlerce isim çıkartılabilir...

Ve bunlar gizli bilgi de değil...

Hepsi internetteki açık kaynaklarda mevcut...

Ha bu arada; Ağıralioğlu'nun Truva atı olduğunu önceden yazdığım gibi; Sinan Oğan'ın Cumhurbaşkanı adayı olacağını da bir yıl önceden yazmıştım...

Şimdi gelin tüm bu bilgiler üzerinden, 'birileri Kılıçdaroğlu'nu neden istemiyor?' sorusunun cevabını birlikte arayalım...

Erdoğan ne diyordu; Kılıçdaroğlu Alevi...

Evet; Kılıçdaroğlu Alevi...

'Alevi nedir?' sorusuna tartışma programları ve sosyal medyadan getirilen açıklamalara dikkat ediyor musunuz?

Ne diyorlar; Alevilik öz be öz Türkleri temsil eden bir kültürün adıdır... Alevi demek; Anadolu demek; Yörük demek; Türkmen demek; ezcümle Türk demektir...

İtiraz var mı?

Yok...!!!

Peki böyle birinin Türkiye'nin cumhurbaşkanı olmasını kimler istemez?

Soruyu çapraz soralım isterseniz; ortaya çıkan bilgiler ışığında Ağıralioğlu'nun, Kılıçdaroğlu'nun bu ülkeyi yönetmesini istemesi mi normal olur; istememesi mi?

Aslında anormal görünen çok şeyin kendine özel gizemli bir nomalitesi de var değil mi?

Ve muhtemelen buradaki mücadele çok daha derin; ama biz fark edemiyoruz...

Ben bu ülkeye bağlı, Rumları da, Ermenileri de, Çerkezleri de, Alevileri de HDP'lileri de seviyor; ve saygı duyuyorum...

Ülkenin nimetlerinden eşit şekilde faydalanmaları; her vatandaşa olması gerektiği gibi fırsat eşitliğinden yararlanmalarını; oylarının da her vatandaşın oyların olduğu kadar saygı görmesini istiyorum...

Benim açımdan mesele etnik köken ve inançlar değil; onu gizlemek, maskelemek; ve başka roller oynamaya çalışmaktır...

Ya da işte kendini buna mecbur hissetmek...

Veya bildiğiniz bazıları gibi; gizlenen kimliklerle milleti hain, terörist ilan ederek; bölüp, kutuplaştırmaktır...

İngiltere'nin son başbakanı Hint kökenli mesela...

Ondan öncekilerden biri Türk kökenliydi...

Amerika bir siyahiyi başkan seçti...

Bu ülkede farklı etnik kökenden bir siyasetçi de, kökenini gizlemeden; veya gizlemek zorunda kalmadan oylarımızla Cumhurbaşkanı veya Başbakan seçilebilsin isterim...

Ama tek şartla...

Devletin tüm kurumları ile güçlü şekilde çalışıyor olması şartıyla...

Bugün maalesef devletten ziyade şahıs hükümranlığı var...

Kim başa geçerse ülke onun oluyor gibi bir durum var...

Devletin tüm kurumları muntazam çalışırken, bir Amerikalı dahi başa geçse; devletin Anayasası'nı da çiğneyemez; denetiminden de muaf olamaz; yanlış yaptığında yargının elinden de kurtulamaz; ülkeyi rotasından da çıkaramaz...

Dolayısıyla önceliğimiz ülkeyi acilen demokratik bir hukuk devletine dönüştürmek olmalı diye düşünüyorum...

Kemal Vanlı

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —